11 Kasım 2011 Cuma

ONCE UPON A TIME IN AMERICA - BİR ZAMANLAR AMERİKA (1984)

 

Sergio Leone külliyatını tamamlamanın vaktidir artık...'A Fistful of Dynamite'tan sonra yardımcı yönetmenlik ve yapımcılık yaptığı bir-iki filmi saymazsak Leone'yi de tanıdım, sevdim diyebilirim. Tabii 5 tane spaghetti western filminden sonra kendisinin elinden bir gangster filmi seyretmek haliyle bir değişik geliyor.

Çocukluğumdan fazlasıyla göz aşinalığım olan bir film bu. Hep tv'lerde görürdüm ama izlemezdim, şimdiye kadar da fırsatım olmamıştı. Afişinde de kullanılan sahnesi başta olmak üzere belli başlı kareleri çocukluk günlerinden çıkıp gelen bir arkadaş gibi tanıdık. İzledim sonunda. Açıkçası söz konusu Leone olunca adı başyapıt ya da efsane mertebesine çıkmış bir-iki filmde daha olduğu gibi bu da benim açımdan tam anlamıyla bir doyum sağlamadı. Ancak yine oldukça durgun ve uzun olan diğer iki filmin aksine bu temelli 4 saati bulmuş olsa da hiç de sıkılmadan, gayet tıkır tıkır izledim. Nasıl olmuş bilmiyorum ama bir şekilde bunca uzun süresine rağmen adaşı '...West'te olduğu gibi öldüresiye yavaş olmamış, ayarı tutturmuşlar bu sefer. Azıcık olan bir hikayeyi gösteriş olsun diye sündüre sündüre 3 saate yaydırmaya kasmadıkları ve yaklaşık 4 saate yayılan süresi boyunca anlatılması gereken son derece kompleks ve uzun bir zaman dilimine yayılan zengin bir öyküsü olduğu için sanırım. Üstelik ikinci bir izleyişte hakkı daha bir iyi teslim edilebilecek yapıda bir film olduğu da belli. Morricone'nin müzikleri 'A Fistful of Dynamite'tan sonra yine tüm haşmetiyle geri dönmüş. Özellikle unutulmaz 'Cockeye's Song'da. Ve filmde oynadığını bilmediğim Jennifer Connely'nin çocukluk günlerini görmek de hoş bir sürpriz oldu.

 

Yalnız şu da bir gerçek ki, ben çocuk oyuncuların filmi sırtladığı ilk 1.5 saatlik dilimini çok daha fazla beğendim filmin. Çok akıcı, bir şekilde vurucu, seyirciyi avucunun içinde tutan bir bölümdü o. Üstelik o bölümlerdeki sanat ve görüntü yönetmenliği de insanı kendine aşık edecek düzeydeydi. Şahsen ben çarpıldım. Ancak hikaye 1960'lara taşınıp yetişkin oyuncular olayı çocuklardan devralınca filmin o çarpıcılığı yerini sıradanlığa bıraktı. Yer yer çok keyifli ve de duygusal olan ve akılda kalıcı bölümleri olmasına rağmen genelde 'mafya filmi işte' tadında seyretti. Yeraltı dünyası - siyaset - iş dünyası ilişkileri açılıp saçılmaya başladıkça filmin ilk perdesindeki çarpıcılık ve romantik anlatım yerini çoğunlukla caz müziklerinin eşlik ettiği, siyahların dört bir yanı kapladığı, suç baronlarının çarpık hayatlarının detaylı ancak görece kuru anlatımına terk etti. Morricone'nin müzikleri filmin tema müziği 'Deborah's Theme' haricinde çoğunlukla kendini geri çekti. Başladığı çarpıcılıkta devam etseydi cidden keyiften dört köşe olacaktım. Yine bile bir süre sonra tekrar izleme ve daha iyi hakim olma isteği yarattı bünyemde.


Bir de Leone'nin kısalta kısalta 3 saat 49 dk.'ya çektiği filmi ABD'de 2 saat 20 dk.'ya nasıl sığdırabilmişler hiç anlamadım. Gereksiz cinsellik barındıran bölümleri sansürlemişlerdir ama yine de bir 3 saat dolaylarında tutmuşlardır bari diyordum. Neredeyse 1.5 saat kısaltılmış bir film hâlâ aynı film midir, o filmden ne hayır beklenir bilmem. Leone boşuna bozulup da film çekmemiş yani yıllarca. ABD kurgusunu bulabilirsem sırf şu izlediğim filmi ne hale getirip sunduklarını, filmin ne hallere girdiğini görmek için meraktan izleyebilirim.

Leone'yi bitirdim ama geriye izlenecek bir tane daha western kaldı. O ayıbı kapatmak da bir sonraki yazıya olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder