3 Ocak 2011 Pazartesi

ATEŞ KADEHİ'NDEN ÇIKAN YILDIZLAR

Takvimler 2005 yılını göstermeye başladığında film serisinde de ilginç gelişmeler yaşanmaya başladı. Öncelikle serinin en başarılı filmi olarak kabul edilen 3. filme imza atan Alfonso Cuaron'la yolların ayrılıp, tam da hikayenin iyiden iyiye karanlık sulara dalmaya başladığı noktada yönetmenlik koltuğuna, en ünlü filmi Four Weddings and a Funeral - Dört Nikah Bir Cenaze olan ve daha çok romantik komedilerdeki başarısıyla tanınan İngiliz yönetmen Mike Newell'ın getirilmesi akıllarda soru işaretleri yarattı. Ardından serinin tarihinde ilk defa bir kitabın, çok kalın ve detaylı olduğu için ikiye bölünerek iki film halinde sinemaya uyarlanması gündeme geldi. Yönetmen Mike Newell kitabı tek filme sığdırabileceğini söyleyerek stüdyoyu ikna eden ve bu ihtimalin rafa kaldırılmasına önayak olan isim oldu. Ve son olarak oyuncu kadrosuna yeni katılacak isimlere dair ilk defa çok ilginç oyuncuların isimleri gündeme gelmeye başladı. İşte 2004 sonu 2005 başlarında, 4. filmin şapkadan çıkartılması döneminde yaşanan ilginç gelişmeler :

1. 4. kitap Ateş Kadehi, hikayesi gereği ilk defa yabancı milletlerden karakterleri de bünyesine dahil edip onlar etrafında entrikalar ören bir kitaptı ve bu nedenle film serisi de ilk defa İngiliz oyuncular haricinde başka milletlerden isimlere ev sahipliği yapacaktı. Bu konudaki izin yıllar önce, film serisi için imzalanan anlaşmada yazar Rowling'den bizzat alınmıştı. Buna rağmen yabancı uyruklu karakterler için de İngiliz oyuncuların isimleri anıldı. En dikkat çeken isim, o sıralarda kendisi gibi İngiliz olan yönetmen eşi Sam Mendes'le evli olan, güzel ve başarılı oyuncu Kate Winslet'tı. Winslet'ın adı uzun bir süre, Fransız büyücülük okulu Beauxbatons adına Üçbüyücü Turnuvası'na katılan şampiyon Fleur Delacour rolü için anıldı. İşin tuhaf tarafı, İngiliz olması haricinde o sıralarda yaşı 30 olan aktrisin 17 yaşındaki karakteri canlandırmak için de bir hayli yaşlı sayılmasıydı. Bu haber bir süre boyunca internetteki Harry Potter sitelerinde dolaştı ama sonuçta rolü kapan şanslı isim, genç Fransız aktris Clemence Poesy oldu. Ancak kitapta bir afet-i devran olarak anlatılan muhteşem güzellikteki Fleur Delacour karakteri için bu kadar "erkeksi" görünümlü, standart güzellikte bir ismin seçilmesi, hiç bitmeyen bir tartışma konusu oldu.

  
2. Bu bölümün merkez karakterlerinden biri olan, karanlık büyücüleri bir bir yakalayıp Azkaban'a tıkarken, kendisi de bol miktarda yaralanıp bir gözünü kaybeden, üstüne bir de paranoyaklığın da sınırlarında dolaşan çılgın KSKS profesörü Alastor "Deli-Göz" Moody rolünü ise sinemaseverlerin en iyi Mel Gibson'un efsanevi filmi Braveheart - Cesur Yürek'te, William Wallace karakterinin sadık dostu Hamish olarak tanıyıp sevdikleri Brendan Gleeson canlandırdı. Üstüne düşen rolü büyük başarıyla canlandıran Gleeson, filmi neredeyse tek başına götürmüştü ama bu sefer de karakterinin görünüşü eleştirilmişti. Kitaptaki tasvire oranla daha yarasız-beresiz bir yüzü olan ve yer yer de sempatik görünen Moody karakterinin, yuvasında kendi kendine dönüp etrafı 360 derece açıyla gören takma mavi gözü de başının etrafına bağlanan siyah bir bantla yerine tutturulunca fanların keyfi kaçtı. Böyle bir değişikliğe gidilmesinin başlıca sebebi de büyük ihtimalle "taklitçilik" eleştirilerine maruz kalmamaktı. Zira Deli-Göz Moody karakterinin takma gözünün kitaptaki tasvirinin %100 doğru versiyonu 2003 yapımı Karayip Korsanları : Siyah İnci'nin Laneti filmindeki Ragetti karakterinde uygulanmıştı. Orijinalliğini Ragetti'ye kaptıran Moody de sihirli gözünü siyah bir bant eşliğinde takmak zorunda kaldı.


3. Filmdeki yardımcı karakterlerden belki de en önemlisi olan Barty Crouch Jr. rolünü ise İngilizler'in kült komedi dizisi Dr. Who'nun ünlü oyuncusu David Tennant canlandırdı. Tennant, filmin senaryosu gereği hikaye örgüsü neredeyse tamamen devre dışı bırakılan bir karaktere dönüşen karakteri bir de kitaptaki uysal, ürkek tanımının tamamen zıttı bir şekilde bağırıp çağıran, sağa sola dil atan, son derece abartılı bir kötücüllük potansiyeline sahip entrikacı biri gibi canlandırınca Harry Potter serisinde rol almamışlığı kalmayan bir İngiliz oyuncu olmaktan pek de öteye gidemedi. Çünkü canlandırdığı karakterin kitaptaki karakterle tek benzerliği ismiydi. Haliyle hiç bir zaman iyi bir eleştiri alamadı.




4. Serinin en önemli dönemeç noktalarından biri sayılan, saf kötülüğün anası acımasız Lord Voldemort karakterinin yeniden doğuşu için yapılan oyuncu seçiminin hikayesi ise küçük çapta dillere destan oldu. Edebiyat tarihindeki en etkileyici ve karizmatik kötü adam karakterlerinden biri haline gelen Voldemort rolünü canlandıracak isim elbette çok önemliydi ve rolü her kim alırsa alsın çok büyük bir beklentiyi karşılamaya çalışmak gibi bir yükümlülüğün altına da ister istemez girmiş olacaktı. Herkes merakla bu rol için seçilen ismin açıklanmasını beklerken internet sitelerine düşen haberler bomba etkisi yarattı. En karizmatik kötü adam rolü, Mr. Bean karakteriyle ayrılmaz bir ikili haline gelen meşhur komedyen Rowan Atkinson'a verilmişti. Fanların başından aşağı kaynar sular döküldü. İşin ilginç yanı haber uzunca bir süre de etrafta dolandı. Herkes bu durumun bir çeşit şaka olduğu yönündeki inancını kaybetmeye başlayıp  Atkinson'un gerçekten de Voldemort rolünü canlandıracağını düşünmeye başlayacaktı ki bu sefer de John Malkovich'in adı ortaya atıldı. Film serisinde oynayacak bütün oyuncuların İngiliz olacağı yönündeki anlaşma çok önceleri yapılmıştı ama Amerika'lı oyuncuların isimlerinin anılmaya devam etmesi bir türlü sona ermiyordu.


Ancak rolü canlandıracak olan isim WB. tarafından kesin bir dille açıklanınca bütün bu korku ve belirsizlikler, yerini çok büyük bir rahatlamaya bıraktı. Zira seçilen isim, özellikle 1993 yılının Oscar rekortmeni filmi Schindler's List - Schindler'in Listesi'ndeki müthiş performansından sonra kötü adam rollerinin aranan bir numaralı ismi haline gelen İngiliz aktör Ralph Fiennes'ti. Fiennes rol için biçilmiş kaftan gibiydi ve işin içine bol miktarda teatrallik de katarak Voldemort karakterini oldukça çarpıcı bir şekilde canlandırdı. Kendisiyle ilgili eleştirilen başlıca noktalar ise 4. filmin genel sorunu denebilecek şeyden muzdarip karakterlerden bir diğeri olarak, fazlasıyla sakin ve tam da bu nedenle çok tehditkar bir karakter için fazlasıyla bağırıp çağırması, oradan oraya koşturması ve kırmızı olması gereken gözlerinin mavi olarak bırakılmasıydı. Bu da yönetmen ve yapımcıların kasıtlı bir tercihiydi. Çünkü kırmızı bir lens takıldığı ya da bilgisayar efekti ile gözleri kırmızı yapıldığı zaman, bakışlarıyla büyük korku salma becerisine sahip bir aktör olan Fiennes'ın gözlerindeki ifadenin silinip gittiğini düşünüyorlardı. Fiennes ise tam 12 yıl sonra, kendisini büyükler ligine çıkartan Nazi komutanı Amon Goeth rolünü neredeyse bir kez daha canlandırmış oluyordu. Safkan sevdalısı, ideal mükemmel ırkı yaratabilmek için soykırım yapmaktan çekinmeyen, keyfince adam öldüren ırkçı ve sadist Voldemort karakteri, Schindler'in Listesi'nde canlandırdığı gerçek bir kişilik olan Amon Goeth'ün, Hitler'le harmanlanmış büyücüler dünyasındaki versiyonu gibiydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder