3 Ocak 2011 Pazartesi

AZKABAN TUTSAĞI VE ATEŞ KADEHİ (UYARLAMALAR)


Azkaban Tutsağı :
 
İlk iki film birer sene arayla gösterime sokulup seriye hızlı bir giriş yapıldıktan, emekleme dönemleri atlatıldıktan sonra 3. kitabın ilk ikisinden daha kalın ve detaylı olması nedeniyle WB. filmlerin vizyona girme aralıklarını 1.5 seneye çıkardı. Aslen bir sonbahar filmi olarak başlayan seri bundan sonra yaz aylarına da denk gelmeye başladı. 2. ve 3. film arasında biraz durup soluklanan yapımcılar, filmlerin aldığı tepkileri daha iyi bir şekilde değerlendirme fırsatı buldular ve uyarlamalar konusunda sıklıkla dile getirilen "kitaplara gereğinden fazla sadık" yorumlarının üzerinde özellikle durarak, filmlerin kaderini belirleyecek kritik bir yön değişikliğine gitme kararı aldılar.

Bunda da 3. filmin yönetmenlik koltuğunu devralan Alfonso Cuaron'un çok büyük etkisi oldu. İlk iki film beklendiği gibi aile-çocuk filmleri olarak güzel tepkiler almışlardı almalarına ama o sıralarda ortalığı kasıp kavuran bir diğer dev seri Yüzüklerin Efendisi gerçeği vardı ve aralarında devamlı bir karşılaştırma bulunan bu iki serinin, sinemaya uyarlanışları açısından aralarında dağlar kadar fark vardı. Steve Kloves ve Chris Columbus öyküye sadık kalmak adına neredeyse her sayfayı perdeye geçirmeye çalışıp, kitapların duygusal temelini ve ruhlarını es geçerken, Peter Jackson ve ekibi Yüzüklerin Efendisi kitaplarını ellerine alıp, filmlerini işler hale getirecek ne kadar çıkarma, değiştirme, ekleme varsa hepsini korkusuzca yapıyorlardı. O kadar ki özellikle 2. bölüm İki Kule'nin yarısından fazlası, söz konusu kitapta hiç yazılmamış bir sürü ekleme hikayeyi içinde barındırıp yazılı metinden neredeyse bambaşka bir hale bürünmüştü. Buna rağmen her iki film de en önemli şeyi başarıp Yüzüklerin Efendisi serisinin ruhunu müthiş bir şekilde barındırıyor ve kitaplardan filme geçilirken yapılan bunca değişiklik ve yeni baştan yazma, filmleri mükemmel hale getirme amacına hizmet etmiş olduğu için çok sadık fan kitlesi haricinde kimsenin gözüne batmıyordu. Her iki serinin kitaplarını okumadığı halde filmlerini izleyenler Yüzüklerin Efendisi'ne hayran kalırken, Harry Potter filmleriyle duygusal bir ilişki kuramadıkları için büyücü çocuğu pek önemseyemiyorlardı.

Kitaplara sadık kalmanın onları perdeye satır satır aktarmak demek olmadığını anlayan yapımcılar, hikayenin aslen yeni açılıp çetrefilleşmeye başladığı noktada bu yaklaşımlarından vazgeçerek, çoğu Harry Potter hayranını öfkeden deliye döndürecek bir yaklaşımla sırası gelen kitapta sadece Harry karakterini birinci dereceden ilgilendiren detayları filmlere alıp, geri kalanını gözünün yaşına bakmadan devre dışı bırakma yoluna gittiler. Bu sayede filmleri işler hale getirebilecek manevraları yapma özgürlüğünü de elde etmiş olacaklardı. Bu yeni rotanın kaptanı da bizzat yönetmen Alfonso Cuaron'du. Serinin duygusal temellerini inşa edip filmlerin saygınlığını kazandırabilmek adına, ergenlik çağına yeni girmiş bir Harry karakterini filmin merkezine oturtmak için kitaptan sadece kendisine lazım gördüğü detayları alıp gerisini çöpe attı. İlk iki filmde bol çeşitlilik yaratıp seyir zevkini artıran birçok yan karakterin filmdeki varlıklarıyla yoklukları bile belli değildi. Çöpe giden detaylar içinde kitabın ana entrikasını direk ilgilendiren son derece hayati detaylar da vardı. Haliyle ilk iki filmden sevdikleri kitapların birçok detayını kanlı canlı karşılarında görmeye alışık olan fanlar bu yeni yaklaşım karşısında hayal kırıklığına uğradılar ve sinirlendiler. Çünkü Harry Potter'ı Harry Potter yapan o hayati önemdeki detaylarıydı ve Cuaron ile Kloves filmin ana entrikasını birinci dereceden ilgilendirenleri bile senaryoya dahil etmemişlerdi. Örneğin Azkaban Hapishanesi'nden kaçmayı başarabilen ilk insan olduğu söylenen Sirius Black karakterinin oradan hangi sebebe dayanarak nasıl kaçtığı, nasıl kaçabildiği filmde asla cevabı verilmeyen detaylar olarak kaldı. Hem de filmin en başında Harry tarafından bu sorular bizzat sorulduğu halde...Sadece kaçmış olması ve Harry'nin peşinde olduğu haberi yeterli görülmüştü. Yönetmen Cuaron filmin büyük çoğunluğunu da kitabın final bölümüne ayırdığı için ana entrikaya etki eden bir sürü başka hikaye de adları hiç anılmadan unutulup gitmişti.

Sonuçta film amacına ulaşarak, ilk defa serinin ciddiye alınmasına yardımcı olan hamleleri yaptı ve tek filmlik anlaşması olan Cuaron'un aslen kendi filmini işler hale getirmek için seçtiği bu yol, sonraki filmlerde de uyarlamalar için temel kıstas olarak kabul edildi. Ancak koyu fanların ve kitapları okumayanların gözünde serinin ipini çeken de yine Cuaron'un başlattığı bu yeni akım olacaktı. Çünkü ardından gelen kitaplar çok çok daha detaylı ve kompleks yapıda oldukları için, 3. filmde bile tam anlamıyla tatmin sağlamayan bu yeni yaklaşım sonraki bölümlerde baş gösterecek ciddi uyarlama zaaflarının temelini atmış olacaktı. Azkaban Tutsağı başarılı olmuştu ve WB. filmleri işler hale getirmek için ihtiyacı olan esnek oyun sahasına bu sayede kavuşmuştu. Cuaron'dan sonra gelen yönetmenlerin işiyse onunki kadar kolay olmayacaktı.


Ateş Kadehi :
 
4. filme gelindiğinde, uyarlamalarda benimsenen bu yeni yaklaşım aslını çok daha çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Zira kitap 3. kitaptan 500 sayfa daha kalındı ve hayranlık uyandırıcı entrikası yazar tarafından, birbirini bir puzzle gibi mükemmel şekilde tamamlayan çok hayati yan öykücüklerle içiçe geçmiş bir şekilde tasarlanmıştı. Steve Kloves ise 3. filmde yaptığının aynısını bu filmde de yaptı. Kitabı eline alarak Harry'i birinci dereceden ilgilendiren olayları senaryoya aktarıp gerisini mümkün olduğunca devre dışı bıraktı. İronik bir şekilde kitabın ana entrikası da buna dahildi. O kadar ki bölümün hayati sırrını elinde bulunduran Barty Crouch Jr. karakteri daha filmin ilk sahnesinden gösterilmiş, böylece geriye 2.5 saat boyunca çözülmesi gereken bir entrika bırakılmamıştı. Film Harry'nin katıldığı Üçbüyücü Turnuvası'nı ve o sırada ergenliğin ilk etkileriyle karşı cinsle yaşanan ilk acemi yakınlaşmaları merkezine alıp son derece başarılı bir şekilde işlemiş ama kitabın olması gereken karanlık öyküsü ve sert tonu genelde arka planda kalmıştı. Ancak Steve Kloves bir önceki filmde seriye tat veren yan karakterlerin fazlasıyla devre dışı bırakıldığı yönündeki eleştirileri iyi okuyup bu filmde öyküye daha çok çeşitlilik verecek karakterleri ve küçük detayları da aralara serpiştirmişti. Bu nedenle ilk iki filmdeki her detayı senaryoya ekleme çabaları yer yer kendini göstermişti.
 
Ateş Kadehi, film serisinin senaryosunun ve gidişatının tam olarak oturduğu, kitaplarla ciddi ayrılıkların yaşanmaya başladığı nokta olarak da seride önemli bir yere sahip.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder