3 Ocak 2011 Pazartesi

MELEZ PRENS (ELEŞTİRİLER)

Filmler ne kadar kötü eleştiri alırsa alsın, her yeni Potter filmi merakla beklenmeye devam eder. Son iki filmin yurtdışında karışık ama çoğunlukla olumlu, Türkiye'de ise çoğunlukla olumsuz eleştiriler almış olmalarına rağmen meraklıları 6. film için de gün saymaya başlamış, 21 Kasım 2008 tarihinin bir an önce gelmesini bekliyorlardı. Tam bu sırada WB. sabırsızlıkla bu tarihi bekleyen sinema seyircilerini çok kızdıran bir karar alarak filmi tam 8 ay ileri bir tarih olan 15 Temmuz 2009'a kaydırdı. Böyle bir şey serinin tarihinde ilk kez oluyordu ve ilk defa iki Potter filminin arasına tam 2 yıllık bir ara girmiş oluyordu. Stüdyo bu kararının sebebini o sene gösterime girip ortalığı altüst eden The Dark Knight - Kara Şövalye'den yeteri kadar para kazanmaları ve nispeten zayıf geçecek olan yaz dönemini Harry Potter ile güçlendirmek istemeleri olarak açıkladı. Film ayrıca son iki filmin PG-13 sınıflandırmasından sonra tekrar PG sınıfına düşerek bu anlamda da seriye bir geri adım attırdı. Nihayet 15 Temmuz 2009 tarihi gelip film gösterime girdiğinde ise ilk defa olarak yurtdışı ve Türkiye çapındaki eleştiriler taban tabana zıt noktalara düştü.

Melez Prens, yurtdışında 5. film Zümrüdüanka Yoldaşlığı'ndan da daha büyük bir beğeniyle karşılandı. Aralarda tek tük olanlar haricinde filme dair kötü yorum neredeyse yok gibiydi. Çoğunluk bir önceki filme göre daha kendinden emin davranarak daha profesyonel bir film çeken yönetmen David Yates'i ve teknik kadroyu övgülere boğdu. Hollywood.com'dan Paul Dergarabedian, filmi Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi'yle yan yana koyarak filmin o yıl için "muhtemel bir Oscar yarışçısı" olabileceğini söyledi. Dergarabedian yazısında Sir Michael Gambon, Alan Rickman ve Daniel Radcliffe'in performanslarını fazlasıyla övdü ve "Melez Prens stil ile özü, özel efektleri, duyguları ve hepsinden önemlisi genç olsun olmasın bütün aktörlerden muhteşem performansları birleştiren bir gövde gösterisi" yorumunu yaptı. Variety'den Todd McCarthy filmi ; "göz kamaştırıcı şekilde iyi çekilmiş, önceki bölümlerden daha az hayalperest bir film olmuş" sözleriyle övdü. Bir önceki filmi beğenmeyen The Hollywood Reporter eleştirmeni Kirk Honeycutt ise filmin ilk yarısını salakça ve tartışılır bulmasına rağmen ikinci yarısında kendine geldiğini ve toparladığını söyledi. Ayrıca "besteci Nicholas Hooper, görüntü yönetmeni Bruno Delbonnel ve yapım tasarımcısı Stuart Craig'in birlikte güçlü ve coşkulu bir film sunduklarını" sözlerine ekleyerek filme olan beğenisini dile getirdi. IGN'den Chris Tilly, "filmin süresi çok uzun olduğu için yer yer durağanlaşsa da göz alıcı görsellik ve çoğunlukla müthiş performanslar sayesinde asla çok uzun hissi vermediğini, filmin şimdiye kadarki Potter filmleri içinde en muazzam görünen film olduğunu" yazdı. Jim Broadbent ve Helena Bonham Carter da övülen oyuncular arasındaydı. Filmi beğenmeyenler cephesinde ise David Stratton, "kitapları okumayan seyirciler için filmlerin artık anlaşılmazlık sınırına gelip dayandığını, filmin biraz can sıkıcı olduğunu ve önceki bölümlere göre görsel açıdan da daha az ilgi çekici olduğunu" söyleyerek filme 2.5/5 puan verdi. SFX Magazine'den Dave Golder ise filmin büyük çoğunluğunun gençlerin aşk ilişkilerine adanmasından hoşlanmadı ama genel anlamda filmi yine de oldukça eğlenceli bulduğunu ekledi.


Türkiye'ye geldiğimiz zaman ise olayın rengi tamamen değişiyor. Ne sinema eleştirmenleri cephesinde, ne kitabın fanları cephesinde, ne de standart sinema izleyicileri cephesinde film buralarda ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamadı. Tabir-i caizse topyekün bir şekilde filmin suratına tükürüldü. Yıllar önce Alfonso Cuaron'un çektiği 3. film için "Cuaron Harry Potter'ı anlamamış, anlamaya da çalışmamış" diye eleştirilerini sıralayan Sevin Okyay, bu sefer aynı sözleri Melez Prens için söyledi. "David Yates'in Harry Potter'ı Alfonso Cuaron ya da Mike Newell kadar iyi anladığını düşünmüyorum" dedi. Okyay birkaç hafta sonra bir internet sitesine verdiği röportajda "aslında film iyiydi, gayet iyiydi ama kitapları unutmak mümkün olmuyor işte" sözlerini sarfedecekti. Radikal'den Uğur Vardan, "hiçbir Harry Potter filminin ilk iki film kadar vasat olmadığını, bu filmin de ilk 15 dakikasının nefes kestiğini ancak genelinde ne yazık ki Columbus'un filmleri gibi vasat sularda dolaştığını" yazdı. Sinema dergisi yazarlarından, bir önceki filmi de beğenmeyen Murat Emir Eren, derginin Eylül 2009 tarihli sayısında yazdığı eleştiri yazısında 6. filmi açık açık 'bir uyarlama rezaleti' olarak ilân etti."3. ve biraz da 4. filmleri bir kenara ayırırsak Melez Prens, o zamandan beri devamlı bir düşüş içinde olan stüdyonun resmi intihar girişimi kıvamında" gibi ağır ifadeler kullandı. Ancak en ağır tepkiyi duayen sinema eleştirmeni Atilla Dorsay verdi. Dorsay, Sabah gazetesindeki köşesinde eleştirinin dozunu öyle bir abarttı ki, serinin fanları filme bu kadar sert tepki göstermediler desek yeri. Dorsay ağzına ne gelirse söyleyip filmi yerden yere vurdu. "Kim ne derse desin susmayacağını, çünkü kendisinin bir fenomene değil sinema sanatına aşık olduğunu ve bu ortadaki şeyin sinemayla zerre kadar alâkası olmadığını" söyledi. 7. film bahane edilerek filmden çıkartılan savaş sahnelerini ve cenaze sahnesini hatırlatan Dorsay ; "adamlardaki mantığa bakar mısınız" diye veryansın etti. "İlgi çekici ciddi bir hikaye izlemek dururken bir avuç ergenin saçma sapan aşk hayatlarını kim ne yapsın ki" diye isyan eden Dorsay filmi son 10 yılın popüler sinemasında çekilmiş en kötü aksiyon filmi olarak idam etti. Film dediğim gibi kitabın fanlarından da standart sinema izleyicisinden de yüz bulamadı. Filmin bu kadar çok ergen romantizmine bulanmış olmasını gündemde olan bir diğer fenomen Twilight - Alacakaranlık'la rekabet etme isteğine bağlayanlar bile oldu. Hem sinema eleştirmenleri, hem de sinema izleyicileri arasında böyle bir sebebi filmin kötü olması için bahane olarak görmeyen çok sınırlı bir kesim Melez Prens'i cidden çok beğendi ama hakaret boyutuna varan bütün bu eleştiriler arasında sesleri pek duyulmadı, duyulacak gibi olanlar da susturuldu.
 
Melez Prens bugün ABD başta olmak üzere yurtdışında 3. film Azkaban Tutsağı ve 4. film Ateş Kadehi'nden sonra serinin en yüksek övgülere sahip, en beğenilen 3. filmi konumunda. Türkiye'den gelen aşırı tepkilerin bir benzerini ise başka bir ülkede görmek mümkün değil gibi. Ergenliğini yaşamakta olan karakterlerin aşk hayatları yurtdışındaki kitleler için asla bu kadar ciddi bir sorun teşkil etmemiş ve film olması gerektiği gibi Voldemort'un hayat hikayesini anlatmasa bile kitabın ruhunu başarıyla yansıttığı için bu nedenle el üstünde tutulmuşken, önceki filmlerde yaşandığını gördüğümüz, zaman ilerledikçe hakkını teslim etme durumu 6. film için şimdilik Türkiye'li seyirciden gelmesi mümkün olmayan bir cömertlik gibi görünüyor. Filmin Rotten Tomatoes'deki puanı 83/100, Metacritic'teki puanı 78/100.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder